21 Temmuz 2012 Cumartesi
11 Temmuz 2012 Çarşamba
the forty rules of love
Ella Rubinstein has a husband, three teenage children, and a pleasant home. Everything that should make her confident and fulfilled. Yet there is an emptiness at the heart of Ella’s life – an emptiness once filled by love.
So when Ella reads a manuscript about the thirteenth-century Sufi poet Rumi and Shams of Tabriz, and his forty rules of life and love, she is shocked out of herself. Turning her back on her family she embarks on a journey to meet the mysterious author of this work.
It is a quest infused with Sufi mysticism and verse, taking Ella and us into an exotic world where faith and love are heartbreakingly explored...
l think amazing book and story.you were reading book while time is spending very fast. a book has been written with love
j really recommed you to!
ufak ama yararli ıcatlar
pusula,Pusula’nın icatı: Pusula Çinliler tarafından MS 100 ( yani Milattan sonra 100. yılda ) icat edildi. Manyetik bir ortamda serbest bırakıldığında objenin kuzeye yöneleceği düşüncesinden oluşan pusula keşfi günümüzde halen kullanılmaktadır..
Telgraf’ın icatı: William Cooke ve Charles Wheatstone adlı iki İngiliz1837 yılında , teller üzerinden elektrik akımı göndererek mesaj iletmeyi başardılar. Böylece ilk elektrikli telgraf makinesı ortaya çıktı. Elektrik akımı, alıcı cihazın kadranındaki bir dizi iğneyi hareket ettirerek ulaştırılacak mesajın ekranda belirmesine yardımcı oluyordu.
Mors Alfabesi’nin icatı: 1843’ te Samuel Morse, telgraf mesajlarında nokta ve çizgilerden oluşan ünlü Mors Alfabesi’ ni geliştirdi. Morse, Baltimore’ den Washington’ a uzanan 60 km’ lik bir telgraf hattı kurarak, hattı başkanlık seçimleriyle ilgili haberleri iletmek için kullandı.
Parlayan golf topu
24 saat golf oynamak isteyenler için, gece bile kendini belli eden kusursuz bir buluş.
izli olan aslında priz değil, prizin içine sakladıklarınız. Priz görünümündeki bu saklama alanı, değerli eşyaları gizlemek için ideal bir çözüm.
Katlanabilir mangal
Mangal keyfinden vazgeçemeyenler, ancak mangalın yer kaplamasından rahatsız olanlar... Bu ilginç buluş tam size göre. Mangalın keyfini sürdükten sonra rahatça katlayın ve bir kenara yaslayın.
VeinViewer - Damar bulucu
Bazı insanlara iğne yapmak hiç kolay değil, zira damarları bulmak çok zaor olabiliyor. Ancak bu ilginç buluş sayesinde en inatçı damarlar bile kaçacak yer bulamayacak.
Kıyafetleri giymeden deneyin
New York'taki Bloomingdales mağazasında yeni bir teknoloji test ediliyor. Müşteriler aynanın önüne geçip istedikleri giysinin üzerlerinde nasıl durduğunu görebiliyor. Kıyafet denemeyi bir ölçüde hızlandıracak olan bu uygulama, 3 boyutlu kıyafet görsellerini ayna benzeri bir ekrana yansıtıyor, karşısına geçenler kıyafeti giymiş gibi kendilerini görüntüleyebiliyor.
Telefon açan bitkiler
NYU Üniversitesi'nin bu özel çalışması, bitkilerin sahiplerini aramasına izin veriyor. Bitkiniz susuz kaldığında, bunu belirlenmiş bir numarayı arayarak haber veriyor. Belirlenmiş ses dosyası size dinletiliyor ve gelişmelerden haberiniz oluyor. Aslında çok basit olabilecek bu fikir, canlı ama konuşamayan bitkileri anlamak için oldukça enteresan bir yöntem.
Kurşun geçirmeyen ceket
Kurşun geçirmez ceket dendiğinde akla hep polislerin giydiği kalın kıyafetler gelir. Fakat görünüşe göre artık bu kadar kaba ve hantal şeylere gerek yok. Bir çok bilim-kurgu filmi de gelişmelerin bu şekilde olacağını herhalde düşünemezdi. Bu ceket kurşun geçirmiyor, bıçaklanmayı önlüyor ve sadece 3 kilo.
Koltuklu alışveriş sepeti
İşten çıktınız ve çok yorgunsunuz... Ama süpermarkete gidip alışveriş yapmanız gerekli. Yapmanız gereken tek şey, bu alışveriş sepetinden edinmek. Neden mi? Resimde de görüldüğü gibi yorulduğunuzda oturup dinlenebiliyorsunuz... Tembel alışveriş severler için ideal bir icat.
I WANT TO SUN
It is a hot, sunny day . Ali and his mother are in the kitchen. Ali is playing with his toy train. His mother is washing the dishes. Ali is a curious boy. He asks his mother a lot of questions. His mother answers the questions patiently.
“Mommy! I can see the sun now. But why can’t I see it at night?” Ali asks his mother.
“Where does it go at night?”
“The sun goes to the other side of the world at night,” his mother answers.
“But I want the sun to stay with us,”says Ali. “ Please mom! Tell it not to go.”
There is a smile on Ali’s mother’s face.
“OK. My dear son. I will tell the sun not to leave us,” Ali’s mother says.
“Thank you mom. I love you. I like the sun,” Ali says happily.
After some time, Ali changes his mind and comes to his mother.
“Mom! Don’t tell the sun anything. I will talk with the sun myself,” Ali says.
“Good idea. You talk to it,” his mother replies.
The next morning, Ali is vey excited. Because he is going to speak to the sun.
He is having breakfast in the kitchen. The sun is shining in the sky. Ali finishes his breakfast and runs to the balcony because he can see the sun very well on the balcony. Ali is very close to the sun now.
“Hello sun!” Ali greets the sun. “You are very bright as usual. I like you. Please don’t leave me, don’t go anywhere at night.”
The sun doesn’t say anything, but it seems very happy with Ali’s words. “Mom! It is all right. The sun will stay with us. It won’t go anywhere,” Ali tells his mother. Ali’s mother is smiling at Ali.
“Look my sweet boy. There are a lot of children on the other side of the world,”explains Ali’s mother. “It is night there. The children are sleeping now because the sun is with us. When it is night here, the sun is visiting the other children. They like the sun, too.”
“You are right mom. I must share everything with my friends,” Ali says. “I must share my toy train, and the sun. All the children are my friends. The sun is my friend, too.”
Ali runs to the balcony.
“Hey sun!” he calls out to the sun. “You shouldn’t stay with us at night. Visit my friends on the other side of the world. Give my greetings to them. I like you and my friends like you too.”
8 Temmuz 2012 Pazar
KAKAOLU PORTAKALLI VE HAVUÇLU KEK
Kakaolu ve Portakallı Havuçlu Kek
HAVUÇLU KEK TARİFİ YENİLENDİ :)
"Havuçlu Kek" benim çok değerli tariflerimden biri biliyorsunuz :)
Annemin yıllar önce deneme yanılma metodu ile oluşturduğu ve onu hiç yanıltmayaN BİR TARIFTIR.
Kendi yaptığım bir tarif olsa, bu kadar iddalı sözler kullanmam, "güzel, deneyin" vs. derim.
Ama söz konusu anneme ait bir tarif ise eğer, mütevaziliği bırakırım bir kenara :) annemin tariflerini ne kadar övsem de az çünkü...
Havuçlu kek tarifinde bazı değişiklikler yaptım hafta sonu madem klasik bir kek yapıyorum, bari biraz farklı ve özel olsun dedim :)
Her tarifte olduğu gibi, tarçın yine girdiği ortamı ezdi geçti :) İçinde neredeyse bin çeşit ! olan bu kekten gelen ilk koku ve ilk ısırışta hissedilen lezzet; tarçın...
İkinci lokmadan itibaren; "hımm portakal da var sanırım bunda, hatta limon kabuğu da var galiba" şeklinde yorumlar gelmeye başlıyor.
Havuç tadı hissedilmiyor yine ama mükemmel bir nem veriyor.
Orjinal tarifte ceviz var ama ben bu sefer evde bolca bulunan fındıktan eklemeye karar verdim.
Fındık ile yapacaksanız eğer, önerim mutlaka önce kavurmanız. Kavurmadan eklerseniz, ne kadar çok olursa olsun fındık tadı hissedilmiyor ama kavrulmuş fındık ile şahane oluyor.
Hatta kuruyemişçiden kavrulmuş fındık bile alsanız, şöyle tavada bir iki çevirin derim, farkı hissedeceksiniz :)
Tarifte belirttim ama eklediğiniz kakao miktarı kadar unu eksiltmeyi sakın unutmayın. (bu hemen her tarif için geçerli)
Bu kekte de, son yaptığım havuçlu kekte de, normal un yerine kek unu kullandım ve dokusu çok farklı oluyor bana göre.
Hatta kek unların, normal unlardan tek farkının, kabartma tozu olduğuna inanmıyorum ben, mutlaka başka şeyler de var içinde :)
Neden derseniz, normalde havuçlu kek yaptığınızda, dilimlerken, süngerimsi, bulgur bulgur bir yapısı olur, deneyenler bilir hatta bıçağınız çok keskin değilse dağılır.
Ama kek unu kullandığınızda, deyim yerinde ise kalıp gibi oluyor kek, kolaylıkla kesiliyor ve çok sıkı bir dokusu oluyor.
Çok yumuşak dokusu olmayan, borcam da pişirip, rahatlıkla dilimleyeceğiniz, hatta üzerine sos dökerek browni şeklinde ikram edebileceğiniz, bir kek tarifi arıyorsanız; kek unu kullanın derim.
Daha anne tarzı, yumuşak, hafif bir kek istiyorsanız, normal un ve kabartma tozu kullanın.
Aradaki farkı özellikle belirtiyor, un seçimini sizin damak zevkinize bırakıyorum...
Son olarak, keki mutlaka bir gün önceden pişirin ve dinlendirin.
Bu şekilde tadı çok daha iyi oturuyor ve güzelleşiyor.
Malzemeler
5 Adet (orta boy) Yumurta (minikse 6 adet)
2 Su Bardağı (400 gr.) Şeker
1 Su Bardağı (200 ml.) Sıvı Yağ
3 Su Bardağı (rendelenmiş) Havuç
1 Adet Portakal (minik rendelenmiş) Kabuğu ve Suyu
1 Adet Limon (minik rendelenmiş) Kabuğu
1 Su Bardağı (kavrulmuş ve iri kırılmış) Fındık
2 Yemek Kaşığı (tepeleme) Kakao
1 Tatlı Kaşığı (silme) Tarçın
3 Su Bardağı (2 yemek kaşığı eksik) Kek Unu
Yapılışı
Oda sıcaklığındaki yumurtaları ve şekeri, şeker eriyip karışım mayonez kıvamı alıncaya kadar çırpın.
Yağı ve portakal suyunu ekleyin ve çok az daha çırpın.
Ayrı bir kaba, havuçları iri
iri, portakal ve limon kabuğunu, rendenin ince tarafı ile rendeleyin.
Yine ayrı bir kaba, un, kakao ve tarçını birlikte eleyin.
Yumurtalı karışıma, önce havuç, portakal ve limon kabuğu rendesini ekleyin, çok az karıştırın.
Unlu karışımı ekleyerek, mikserin en düşük hızında ya da çırpma teli ile karıştırın.
Fındıkları ekleyin ve bir iki kez karıştırın.
25x30 cm. ölçülerinde bir borcam ya da yüksek kenarlı bir tepsinin tabanına yağlı kağıt serin. Klasik kek kalıbında yapacaksanız, büyükçe (en az 26 cm. çapında) bir kalıp kullanın ve kalıbı katı yağ ile yağlayıp, unlayın.
Karışımı kalıba boşaltın ve 180 derece de önceden ısıtılmış fırında, 45-50 dk. batırdığınız kürdan temiz çıkıncaya kadar pişirin. İlk 30 dk. fırının kapağını açmayınbu tarıfı hunerlı bayanlar adlı blogdan aldım.bılgılerınıze o blogu ziyaret ederek daha fazla tarıfe ulasabılırsınız:)
havuclu kek
bu gun yine beta-karoten gunu
ANNEMİN KLASİKLERİNDEN...
Son günlerde arkadaşlarımla yapılan sohbetlerde konu dönüp dolaşıp hep aynı yere geliyor. "Blogunda güzel ve farklı tarifler var ama annenin ve senin yıllardır yaptığınız, artık sizinle özdeşleşmiş lezzetler yok"...
Çok da haklılar, benim yıllarca gelen her misafire tiramisu ve kabaklı salata yaptığım gibi, annemden de mutlaka mahlepli kurabiye ve havuçlu keki istenir. Çünkü inanılmaz güzel yapar. Evlendiğimden günden beri her ikisinide sıklıkla yapmama rağmen tam olarak annemin lezzetini yakalayamıyordum. Hafta sonu havuçlu kekimi yiyen eşim "Sen, anneni geçmeye başladın" deyince, artık emin oldum ve tarifi sizlerle paylaşmak istedim.
Malzemeler
4 Adet Yumurta
1 Su Bardağı Sıvı Yağ
2 Su Bardağı Şeker
3 Su Bardağı (Rendelenmiş) Havuç
2,5 Su Bardağı Un
1 Su Bardağı (İri Çekilmiş) Ceviz
1 Adet Limon Kabuğu Rendesi
2 Tatlı Kaşığı Tarçın
1 Paket Kabartma Tozu
1 Paket Vanilya
Yapılışı
Yumurtaları ve şekeri, şeker eriyinceye kadar çırpın. Yağı ekleyin ve çırpmaya devam edin.
Toz malzemeleri (un, tarçın, kabartma tozu ve vanilya) bir kaba eleyin. Limon kabuğu ve havuç rendesini ekleyin.
Çırptığınız sıvı malzemeyi (yumurta, şeker, yağ) karışıma ekleyerek çok az daha karıştırın.
Katı yağ ile yağlayıp, un serptiğiniz kalıba dökün ve 180 derecede yaklaşık 50 dk. (batırdığınız kürdan temiz çıkıncaya kadar) pişirin.
NOT 1 : Üzerine çikolata sos dökmeniz şart değil, sade olarak da nefis bir kek, ben de ilk kez soslu denedim ve muhteşem oldu.
NOT 2 : Kek karışımı miktar olarak fazla oluyor, büyükçe bir kalıp kullanmanızda yarar var.
NOT 3 : Kekin annemin yaptığı orjinal tarifinde şeker miktarı 2,5 su bardağı. Ben yukarıdaki ölçüler ile yapıyorum ama siz daha tatlı bir kek yapmak isterseniz annemin ölçülerini kullanabilir
TEPSİDE HAVUÇLU KEK...
Havuçlu keki, çok sık yaptığımı söylemiştim. Geçen hafta sonu arkadaşımızın evinde otururken, beş çayına bir kek olsa ne güzel olur diye düşündük. "Ben havuçlu kek yapayım" dedim hemen :) Ama bu sefer hem kendi evimde değilim, hemde kek kalıbı yerine tepside yapmak zorundayım diye çok panikledim ve daha bir özendim, "Bu kadar meşhur havuçlu kek bumuymuş" demesinler diye :) Her zamankinden farklı bir sıralama ile yaptım ve muhteşem güzel oldu bana göre. Eğer vakit sorununuz yoksa ve yumuşacık pufidik bir kek yapmak istiyorsanız yukarıdaki malzemeler ve aşağıdaki yapılış şekli ile yapmanızı şiddetle öneririm.
Yapılışı
Yumurta aklarını cam bir kasede, krem şanti kıvamına gelinceye kadar mikser ile çırpın. 1 su bardağı şekeri azar azar ekleyip 2-3 dk. daha çırpın.
Ayrı bir kasede yumurta sarılarını ve 1 su bardağı şekeri, şeker eriyene kadar mikser ile çırpın. Yağı ekleyerek çok az daha çırpın.
Bir kaseye havuçları ve limon kabuğunu rendeleyin, ceviz ekleyerek karıştırın. Önce yumurta sarısı, şeker ve yağ olan karışımı ekleyip çırpın, yumurta akları ve şeker olan karışımı da ekleyip hafifçe çırpın. Üzerine, un, kabartma tozu, tarçın ve vanilyayı birlikte eleyin ve mikserin en düşük seviyesinde yada kaşıkla karıştırın.
Karışımı yağlı kağıt serdiğiniz bir tepsiye dökün. (Kek karışımının kalınlığı 1 cm. olacak şekilde bir tepsiye yada herhangi bir kalıba dökerseniz, fotoğraftaki kalınlıkta bir kek elde edersiniz)
175 derecede, yaklaşık 30-35 dk. (batırdığınız kürdan temiz çıkıncaya kadar) pişirin.
gunumuz bakalalım havuclu kek nasıl olucak.
6 Temmuz 2012 Cuma
song il gook ve ucuzler
Song Il Kook'un menajeri yaptığı basın açıklamasında bu sabah 09:00 da üçüzlerin sezeryanla dünyaya geldiğini açıkladı.Aile büyük sevinç içinde.
16-3-2012 Kim Eul-dong Sevinç İçinde Senatör Kim Eul-dong üçüzlerin doğumu haberi üzerine sevincini gizleyemedi. Kim Eul-dong, gerçekten üçüz doğum yapmak zor dedi,kızım Yeon'a çok teşekkür ederim, dedi... Song Il-Yeon, çifti bu sabah saat 09:00 da üçüz oğullarına kavuştular.
16-3-2012 Song Il Kook bu sabah 09:00 da baba oldu.Üçüzleri sezeryanla dünyaya geldi. Sayın Song Il; ailemle paylaşmak için bir sevinç" dedi. Song Il annesi Kim Eul-dong, saenuridang, sesangbak üyeleri üçüzleri görmek için hastanede bekledi. "Kore 10.003 Cumhuriyeti" diye torunları adına çağrıda büyük ölçüde memnun olduğu söyleniyor.
BİRAZ DA KLASİKLER
Denizler İmparatoru
Jan bogo günümüz kore topraklarında M.S. 676-935 yılları arasında hüküm süren bir krallık olan Şila hanedanlığına bağlı çunge'de( bugünkü ismi wando adası) 8. yüzyılın sonlarına doğru köle olarak doğar.Yüzme ve savaş sanatlarında ustalaşır, 20'li yaşlara geldiğinde Tang hanedanının hüküm sürdüğü Çin'e gider, Çin ordusuna katılır.Shandong isyanının bastırılmasında büyük katkısı olur, 30 yaşına geldiğinde yüzbaşı olur, isyanın bastırılmasından sonra çin ordusunun asker sayısında azaltmaya gitmesi ve Batı ve güney Asya denizlerindeki Şilalı insanların korsanlar tarafından kaçırılması ve köleleştirilmesi çin ordusundan ayrılmasına neden olur.
825 yıllarında Yanziye döner bağımsız donanması ve askeri gücü ile çunge adasına yerleşir ve Şila kralına korsanlara karşı Şila ticaret gemilerini ve sahil kesimindeki halkı korumak için Çungede kalıcı bir üssü kurmak için başvurur. 828 yılında Şila kralı tarafından destek-izin alarak Çungede bir askeri garnizon-üs kurar. Üstün askeri stratejileri ve etkileyici donanması ile bölgedeki tüm korsanları yener. Bu başarısı sonrası Kral tarafından Sarı denizin ticaret ve denizcilik müfettişliğine atanır, Jan bogo artık bağımsız ordusu ile Şiladaki önemli savaş lordlarından biri olur. Oluşan güvenli ortam içinde Şila limanlarını ticarete açar ve güney Asya deniz ticaretine egemen olur. Bu Şilanın 3 yollu bir ticaret ağına sahip olmasını sağlar; Tang hanedanlığı, japonlar ve güney çindeki müslümanlarla da ticari yollar kurulur.Bogo aynı zamanda Çinde yaşayan Şilalılarla da ticari ilişkileri kurar ve organize eder.Şilanın gemi inşa sistemlerini ve denizcilik teknolojisini geliştirir, Jang Bogonun başarıları ile Şilalılar ilk kez Güney Asya denizindeki deniz ticaretine egemen olurlar.
Jan bogo sahip olduğu askeri-ekonomik güç ile 800-857 yılları arasında 7 kez el değiştiren Şila tahtına kimin geçeceğinin belirlenmesinde etkili bir kişi olur, Kral Sinmu’nun tahta geçişinde 5000 kişilik bir orduyla –en yakın arkadaşı ve danışmanı Yona’nın komutasında- ona destek olur.(839)Bazı kaynaklara göre Bogo’nun hedefi artık başbakanlıktır, bunun için kızını Sinmu’nun oğlu ile evlendirerek saraya girmeye çalışır. Ama Şilanın soyluları buna karşıdır çünkü Şilanın aristokratik düzeni dışında olan ve soylu olmayan birisinin bu noktaya gelmesi engellenmelidir. Şilanın soyluları krala baskı yaparlar ve Jan bogonun kzı ile kralın oğlu arasındaki evlilik gerçekleşemez.Kralla bogonun arası açılır( bazı kaynaklara göre bogo krala bayrak açar)
Jan Bogo’nun suikaste kurban gitmesi;
Jan bogo’nun öldürülmesi tartışmalı bir sorun, jan bogo için Kore Deniz kuvvetlerinin resmi sitesinde kore tarihinin en şanli-büyük 3 denizcisinden biri olduğu ama maalesef dikkatsiz bir şekilde şila tahtına kimin geçeceği ile ilgili politik çatışma içine dahil olduğu ve bundan dolayı suikaste kurban gittiği ifade ediliyor. Bir Koreli tarihçi çalışmasında( 3 krallığın tarihi)Bogo’yu ekonomik güç yanında siyasi güce de sahip olma hırsına yenilmiş ve krala karşı isyanı planlayan kaba bir denizci olarak görüyor, kralın emri ile general Yeom Jang tarafından öldürülüyor. Bir de olaya farklı bir açıdan bakanlar var; Şilalı bir çok soylu Jan bogonun üstün ticari başarısı ile deniz ticaretindeki üstünlüklerini ve kazançlarını kaybetmişlerdi, Jan bogo kızını kralın oğlu ile de evlendirmek istiyordu, jan bogo soylular sınıfına dahil olmadan başbakanlığa gözünü dikmişti, daha da fazla güçlenmeden ortadan kaldırılmalıydı. Şila soyluları( belki de kralın da desteği-izinini alarak) general Jan bogoyu öldürmesi için suikastçı Yeom Jangı gönderdiler.Saraydan gelen bir casus olan Yeom Jang şila başkentinden kaçtığını söyleyerek Jan bogonun güvenini kazandı ve bir gün yemek masasında elbisesine sakladığı bıçakla Jan bogoyu öldürdü.( buradaki asıl sorun bence jan bogo gerçekten de krala karşı isyan etti mi yoksa soylular tarafından kral da ikna edilerek ortadan mı kaldırıldı? Ya da her ikisi mi?) Jan bogo öldürüldükten sonra Çunge üssü yeom Jang tarafından kontrol altına alındı. Çunge sakinleri hüzün içinde çungeyi terk ettiler.Şila hükümeti 851 yılında çungeyi kapattı. Şilanın son dönemlerinin güçlü bir tarihi figürü olan jan bogonun mezarı bilinmiyor, Artık bir turistik merkez olan ve şila döneminin tarihi kalıntılarına ev sahipliği yapan Wando adasında her yıl jan bogo festivali düzenleniyor, mayıs ayının ortasında wando adası sakinleri şehri şila döneminde giyilen elbiseleri giyerek ve temsili jan bogo donanması ile 1000 yıl önceki haline döndürmeye çalışıyorlar.
Ve sonra Choi ın ho bir roman yazıyor; Haesin
Daha sonra Kore devlet televizyonu( KBS) 2004 yılında bir diziyi yayına sokuyor; Haesin adlı romandan uyarlanan denizler imparatorunu… köle doğan ama üstün yetenekleri ile denizler aşırı bir ticaret ağını kuran başarılı bir tüccar ve asker hakkındaki bir tarihi drama…
Diziyi buradaki herkes zaten biliyor, ayrıntıya girmeye ve methiyeler düzmeğe gerek yok…sadece şu eleştiriyi getirmek istiyorum, korenin biraz tartışmalı da olsa ve pek de bilinmese de ulusal bir kahramanı olan(tartışmalı bir ifade ama ama kore deniz kuvvetlerinin sitesinde resmi en baştaydı) vizyon sahibi bir tüccar olarak daha önce yapılmayanı başararak çin-japonya ve Ortadoğu ile ticari- kültürel ağlar kuran, kendi bireysel çıkarlarının ötesinde halkını düşünen bir insan ( eğer böyleyse) nasıl bir suikastçi ile dizide nerdeyse tamamen aynı seviyede ve maalesef bazen de suikastçisi karşısında jan bogo karakteri ile pasifize edilerek canlandırılır? Dizi çok zekice yetenekleri ve karizmaları birbirleirne yakın olan 2 insanın aralarındaki güç mücadelesi ve aynı kadına duydukları aşk kurgulanarak hayat buluyor, madam yami ve diğer kurgu karakterler( yona gerçek karakter) diziye özel bir tat katıyor. Dizinin birkaç gereksiz karakter dışında mükemmel oyuncu kadrosuna, müziğine, güçlü diyaloglarına, etkileyici savaş sahnelerine ve çekim planlarına bir şey dediğimiz yok-yanlış anlaşılmasın diziden etkilenmeseydim benim gibi bir tembel insanın oturup bu kadar yazması mümkün olmazdı-.Ama niçin seyircide ilgiyi canlı tutmak için tarih yanlış bir şekilde manipule edilmiş bu tarihi bir kişilik olan bogoya haksızlık…ilk 20 bölüm boyunca yeom bir prens gibi bogo ise paçavralar içinde…ne zaman bu adam doğru dürüst giyinecek diyordum,( tamam gerçekçilik açısından öyle olmalıydı ,adam köle…) ya aşk kurgusu, en güzel dialogları suikastçiye söylet jan bogo onurlu ve dürüst olduğu için tabii güzel söz söyleme yeteneği güdük kalmış… neyse bogo junge üssünü kurup korsanları ortadan kaldırdıktan sonra asıl kariyerinin zirvesine çıkıcak umarım bundan sonraki bölümlerde suikastçinin deiğil de jan bogo’nun öne çıkışını görürüz.
Son olarak merak ettiğim bir şey daha var- buraya kadar okumayı başarabilmiş arkadaşlardan özür, tamam bitiriyorum- Şila halkı o dönemde Budist bir toplum ve Japon kaynaklarında Ennin adlı bir Budist rahip çungeye geliyor ve bogo tarafından ağırlanıyor rahibe göre bogo adada bir Budist tapınağı inşa ettiriyor. Soru şu dizide hiç buda heykeli gördünüz mü? Ya da bir Budist tapınağı, ya da jan bogo’nun kendi dininde dua edişini… benim gözümden kaçmış olabilir ama ben görmedim(1-2 bölümü kaçırmıştım)
Evet şu an Türkiyede yayınlanan en iyi dizi( tarihi drama diyelim) hakkında eleştirileirmizi de sakınmadan konuştuk.Umarım bu dizi kendi tarihimizle ilgili tarihi dramalar çevirmeleri kaderlerinde yazılı gençleri etkilemiş ve onlara çok daha iyi eserler üretmeleri için ilham vermiştir.
help me please!!!!
blogumda igrenç yazı tıpını duzeltemiyorum lutfen yardım edin :)
MERHABA MİLLET
hayat nasıl bu aralar blog konusunda yasamdan bahsetmişken yasamdan bi şeyler mi paylassak nasıl olur:)
AN'LAR
Eğer yeniden başlayabilseydim hayata
İkincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz.
Sırt üstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığı kadar,
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
Elbette mutlu anlarım oldu ama
Yeniden başlayabilseydim eğer
Yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısın bilmem: yaşam budur zaten:
Anlar, sadece anlar.
Siz de anı yaşayın(..)
Eğer yeniden başlayabilseydim.
İlkbaharda ayakkabılarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar
Yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder
Güneşin tadına varır, çocuklarla oynardım
Bir şansım daha olsaydı eğer
Ama işte 85'imdeyim
Ve biliyorum
Ölüyorum
bazen bişeyler gec anlasılıyor ama bence hayat içimizden geldigi gibi yasanmalı:)
xoxoxo
5 Temmuz 2012 Perşembe
İLK OLARAK BASİT TARIFLERE FARKLI ESİNTİLER
merhaba ; ilk olarak benim favori tarifim olan havuclu makarnaya italyan esintisi vermeye calışalım:)
malzemeler
havuc
haşlanmiş bezelye
parmesan peyniri
makarna
ıstege gore sarımsak
baharatlar
benim basit tarıfıme gore makarnalar haslanır ve havuclar rendelenip az yagda kavururlur. sonra havuc , bezelye . makarna ve permesan peyniri karıstırılır istege göre mayonez eklenebilir.
malzemeler
havuc
haşlanmiş bezelye
parmesan peyniri
makarna
ıstege gore sarımsak
baharatlar
benim basit tarıfıme gore makarnalar haslanır ve havuclar rendelenip az yagda kavururlur. sonra havuc , bezelye . makarna ve permesan peyniri karıstırılır istege göre mayonez eklenebilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)